29 Aralık 2010 Çarşamba

HEP YAZMALI

Hep yazmalı diyorum. Hep yazmalı. Anlatmalı elden geldiğince. Belki duyulmaz sesim ama çığlıklarım son bulmamalı. Ben susmam. Konuşmasam da susmam. Ki başaramaz bunu hiçbir insan. Yapılabilir mi ki öyle bir an. Kimsenin düşünmediği yaşamadığı o an. Ölüm kadar olur belki ama o kadar sıradan olamaz duyulmayan. Susturmayın sakın cümlelerinizi, yoksa kalmaz ortada hiçbir anlam!
Kendiliğinden olur inan. Bırak, dokunma, zorlama sakın. Üzerine gittikçe kayar avuçlarından. Ellerindir ona hakim olan, sahibi olduğuna bakma, arkandan vuramaz ellerin önündeyken ama, seyirci kaldığında yaşananlara, sakın ellerini ardında bağlama!
Anlat. Durmadan anlat. Hiç korkma, tam gözünün içine bak. Şimdi nedir seni ona bağlayan? Hangisi da sağlamdır ki, harf harf, hece hece örülmüş bir iskeleden, bacasında kelimelerin tüttüğü, cümle yüklü bir vapurla; sayfalar denizine açılan aklından!


23 Aralık 2010 Perşembe

BENİM


yakındır dönmelerim, kendimle yüzleşmekteyim..
yazmak bırakılmaz bilirim, yoksa yaşanmaz der hallerdeyim..
evet benim,
yazan benim, çizen benim..
rolümü emanet etmem kimselere
yine sahnelerdeyim!

4 Aralık 2010 Cumartesi

Şimdi Ben!

Oysa ben…
Şimdi ben..
Yıllardan sonra yollardan sonra
Yine yan yanayız onunla
Hem de hiç ayrılmamacasına
Öyle tanıdık bir ses ki
Elleri hiç bırakmamış ellerimi sanki
Hep buradaydı adeta
Her anımda yanımda
Şimdi düşler gerçek olmakta

İyi tanır o beni
Konuşmasam da duyar söylediklerimi
Kokum mu değişmiş, bu saçlar yeni mi
O söyledi, biliyor işte:
“yıllar geçti an değil,
ama vermemişsin son anda aldığın nefesini!”

Bilir o beni
Susmalarımı dinler benim
Coşkuma katılır, hüznümü yüklenir
Kıyamaz ki
Elimden alır
Elinde taşır